7 Eylül 2010 Salı

ramazan giderken...


ramazan giderken, inshallah bizlere guzellikler birakip gitsin. biz gelen 11 ay onu beklerken gaflet bizden uzak olsun! "ben geldigimde boyle degildin, elhamdulillah bir ay sonra giderken seni guzel birakiyorum" desin. gittigi yere bizden guzel haberler, hediyeler gotursun. ve seneye gelirken kosa kosa, hevesle gelsin, hevesle karsilansin!

bayramimiz bayram olsun...

22 Şubat 2009 Pazar

GiTMEK Mi ZOR KALMAK MI?


kimdi kimdi kalan

giden mi suçludur herzaman?

ne zaman başlar ayrılıklar

dostluklar biter ne zaman


her geçen gün bir parça daha

aldı götürdü bizden

aynı kalmıyordu hiçbir şey

değişiyordu herşey kendiliğinden


artık çözülmüştü ellerimiz

artık bölünmüştü yüreğimiz

birimiz söylemeliydi bunu

ötekini incitmeden


kimdi giden kimdi kalan

aslında giden değil

kalandır terkeden

giden debu yüzden gitmiştir zaten


(murathan mungan)



Bugün Issız Adam filmini izledim. Bir kere daha sordum kendime; “gitmek mi daha zor kalmak mı?” “giden mi daha çok acı çeker kalan mı?” Bir kere daha cevap; gidene daha zor galiba. Giden tüm sorumlulukla, tüm yükle gider. Kalanın yükünü de taşır giden! Aslında kalanın boğuştuğunu sandığı tüm soru ve cevaplar giden tarafından sırtlanmış, onlarla yüzleşilmiştir çoktan. Bazen daha cesurdur giden, bazen aptal, bazen fedakar, bazen hoyrat. Ama yine de yarası daha büyüktür gidenin!

6 Şubat 2009 Cuma


DEĞİŞİKLİKLER

Hayat değişikliklerden mi ibaret? Her an bir değişim var mı? Biz değişiklikleri hayatımızın akışını etkileyince mi fark edebiliyoruz. Bu büyük bir benliği göstermez mi? Bir süredir gönlümden geçen sorular bunlar. Hayat sahibiyiz, HAY’dan gelen tezahürle. GÜZEL, bizleri öyle döşemiş ki kabiliyetlerimizle bir şeyleri “oldurduk” sanıyoruz.

Değişimleri gördükçe kendi kurduğumuz dünyayı “tüm bir hayat olarak “ gördüğümüzü daha net anlıyoruz. Kendi ölçülerimizle, yetiştirilme koşullarımızla, gönlümüze hoş gelenlerle algılıyoruz hayatı. Zamanla bunlar kalıplaşıyor ve aşılması zorlaşıyor. Diğer yandan eğer algılarımızı Rahman ‘ın nefesiyle süslediysek o zaman hayat “yaşanır” oluyor. Rabbin “kulun zannı üzerine” olduğunu buyuruşu yine O’nun rahmetinden oluyor.

Değişikliklere alışmak ne kadar zor ! İnsan her şey bıraktığı yerde olsun, başladığı yerde bitsin istiyor. Her zaman duymaya alıştığı kelimeleri, sesleri duymak istiyor kulak. Diğer yandan bu, insanın kendini büyütüşünü göstermez mi? Yani bildiği, yaptığı, alıştığı doğru olsun- olmasın alışkanlıkların devam ettirilmesi kişinin kendinden sayılmaz mı?

Her şey gibi değişimler de fark etmek için, büyümek için var galiba…Bulduğunu sandığın gerçekleri, sırları tekrar, başka boyutlarıyla aramak için. Rabbin nefesini farklı kişilerle, ortamlarda, durumlarda başka tecellilerle hissetmek için…Kaçırırsan, göremezsen onu fark edebilmek için bir şans daha, bir rahmet daha…

25 Nisan 2007 Çarşamba

ney için...



ney, tuhaf bir şey... içime bir şeylerin aktığını, içimi deldiğini hissediyorum dinlediğimde. Bazen o içime damladıkça Rabbin, sırların tanımı gibi geliyor, bir şeyler genişliyor. Su, sığlıktan uzaklaşıyor. rengi berraklaşıyor belki deryanın. İçimde kıvrım kıvrım cilve yapmaya başlıyor kolları. Bazen de içimdeki yorgunluğu, vurgunları dışa vuruyor deniz. "Bu da var" diyor. Sakladıklarımı, hep üstünü örttüklerimi kusmaya çalışıyor. Ney susuyor, deniz de duruluyor. Sonra takıyorum yine maskemi. Neyle, anlattıklarıyla hemhâl bir ömrü, denizin dibine bile bakmayı göze alamıyorum galiba. yanıyorum ama bunu denizle söndürmekten bile kaçıyorum.

Bunu yazarak da olsa itiraf edebilmek güzel... içindeki "oh" u üfleyebilmek güzel... Bunu göğsünü gere gere taşımak...

Küçük, büyük hatalar yapıyoruz. Denize attığımız pislikleri çoğaltıyoruz. sonra kenara çekilip seyrediyoruz, hatta başkalarını günah keçisi yapıp uzaktan seyrediyoruz.

Rabbim, denizimizi- gönlümüzü berraklaştır. yüzleşebilme, göğüsleyebilme katlanabilme, olduğumuz gibi görünebilme gücü ver ! kaçma gafletinden uzaklaştır bizleri ! çarka uydurma, nefse boyun eğdirme, bataklığa dönüştürme emanetini ! Yolunu, Nurunu bildir bizlere !

Biliyoruz, çözümümüz Sensin ! bu farkındalıktan uzaklaştırma bizleri ! yanlışlarımızı düzeltebilme gücü ver ! Biz Sendeyiz... hep... sonsuza kadar... sonsuzla...

28 Şubat 2007 Çarşamba


Sevgili Sınayıcım!Karşıma çıkardığın imtihanlar hakkında, hüsn-i zan beslemeyi ve onların her birini, sadece benim hayrıma yarattığını düşünmeyi… Çirkin bakarak güzellikleri karalayanlardan değil, güzel bakarak pislikleri paklayanlardan olabilmeyi bana nasip et… Yoklukla, çoklukla, açlıkla ya da toklukla sınadığında, kanaat lutfet… Yusuf olmaya güç yetiremem belki ama… Ben farkında olmadan, ruhumda bir Yusufluk büyütmüşsen, Züleyhâ’lar karşısında serinlik, iffet ve asâlet nasip et… Kim bilir, belki Yusuf değil de, Züleyhâ olarak sınanmaktır nasibim… Eğer öyleyse, lütfen, karşıma Yusuf gibi bir Yusuf çıkar… Her ikimizi o sınamadan, alnı ak çıkar… Ve alnıma, o Yusuf ile, râzı olduğun şekilde visâli yazıver… Dedikodusunu yapanlardan olmaktansa, Züleyha olmak yeğdir… Lâkin o vakit, bana öyle bir el ver ki, gömleğe uzanmasın! Öyle bir göz ver ki, fesat bakmasın! Öyle bir dil ver ki, zora sokmasın! Öyle bir kalp ver ki, fitne dolmasın! Öyle bir ayak ver ki, icabında kendine ayak diresin! Öyle bir irade ver ki, Sen’in hükmünde erisin! Öyle bir sabır ver ki, sabrından bir zerre olsun! Öyle bir güç ver ki, içi kaynar, içi yanık, içi bitik ise de… Dışı pek serin, pek sakin ve ille kavî olsun!
amin...
(Kervansaray 'da okudum, Bir Lahza 'dan almış. gönlünüze sağlık...)

15 Şubat 2007 Perşembe


ingiltere'de nadir olabilecek bir şey bu. en azından benim yaşadığım bölgesinde. şehrin üniversitesinde bu hafta süresince islami etkinlikler oldu. sergi, konferanslar gibi... bu resim sergisinden bir görüntü sadece. kapanmasına beş dakika kala gittiğim için fazla resim çekemedim. açıkçası başka türlü bir şeyler umarak gitmiştim. güzel hat, tezhip, ebru örnekleri... islam sanatı deyince onlar geliyor insanın aklına. ayetlerin, hadislerin yazılı olduğu baskı levhalar vardı. bir de etrafınızda aynı dili konuşabileceğinizi hissettiğiniz güzel, gülen yüzler. selamlar, dost bakışlar vardı etrafta hep. belki sanatsal estetik olarak çok fazla bir şey bulduğumu söyleyemem ama aynı paydayı taşıdığın insanlarla bir arada olabilmek çok güzeldi. böyle hayırların ziyadeleşmesi duasıyla...

29 Ocak 2007 Pazartesi


"Kabe'den maksat velilerin ve nebilerin gönülleridir ve burası Allah'ın vahyinin yeridir. Kabe O'nun feri'dir. Gönül olmasa, Kabe neye yarar? Kalbin varsa eğer, kalbinin Kabe'sini tavaf et!" (Hz. Mevlana; Fih-i ma Fih, s:273)